Eğitimde yeni normal: Eşitsizlik derinleşti

Meslekte 8. yılına giren bir öğretmen olarak 55 çift gözün karşısında onların heyecanı ile kendi heyecanımı birleştirerek ders anlatmaya başlamıştım. Şu an ise karşımda bana bakan gözleri görmeden heyecanlarını hissetmeden karanlığa ders anlatıyorum ancak biliyorum ki karanlıklar gene biz öğretmenler sayesinde aydınlığa kavuşacak.

Özge Çiçek 02 Ekim 2020 SAYI 1

Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının görülmesinin ardından 16 Mart 2020 tarihinde eğitim öğretimde ara verildi ve 18 milyonu aşkın öğrenci ve veli, 1 milyonu aşkın eğitim emekçisi için kaos başladı.

Kaosun adı ise salgın ile mücadele edemeyen, aslında sistemin çıkarlarına ters düşmemek adına bunu tercih de etmeyen AKP iktidarı olarak kayıtlara geçti. Salgın döneminde 6 ayı geride bırakmamıza rağmen eğitim alanında başladığımız nokta ile şu an bulunduğumuz nokta aynı; okul sayısının ve öğretmen sayısını yetersizliği, uzaktan eğitim materyallerinin eksikliği ve eğitime yeteri kadar bütçe ayrılmaması…

Bir an da haytamızı saran korona virüsü şunu daha da görünür kıldı: Yeterli temizlik personelinin ve malzemesinin olmadığı, okulunun temizlik ihtiyacının velinin ekonomik durumuna göre karşılandığı, MEB tarafından yeteri kadar bütçenin ayrılmadığı kalabalık sınıflarda eğitim ve öğretim yapmak imkânsız. Ya okullar MEB tarafından gerçekten eğitim ve öğretime uygun hale getirilecek ya da eğitim ve öğretim okulda yapılamayacak.

Derste Menderes’in idamı, teneffüste ilahiler

Eğitim ve öğretimi okulda yapılamadığı bu dönemde ise; daha önce herhangi bir deneyimin olmadığı uzaktan eğitim sürecini; bu alanda uzmanlaşmış öğreticilerin, pedagogların, eğitim teknologlarının ve planlamacıların yer aldığı bir ekip ile yürütülmesi gerekirken; öğrencilerimiz daha ilk uzaktan eğitim gününde hem müfredatta yer almayan hem de öğrencilerin pedagojik açıdan izlemesinin doğru olmadığı Adnan Menderes’in idam görüntüleri ile derse başladı. Teneffüs aralarında ise ilahilerle devam edildi.

Pedagojik ilkelere uygun olmayan EBA TV yayınlarında; çocukların sosyal ve toplumsal gelişimine, bireysel ilgi ve yeteneklerine yönelik içerilere yer verilmezken, spor, sanat, müzik dersleri de yok sayıldı. EBA TV’ den sonra hayatımıza giren canlı ders uygulamaları ise öğretmenlerin el yordamı ve deneme yanılma yöntemi ile yürüttükleri bir süreç oldu.

Öğretmenler itibarsızlaştırıldı, esnek çalışma alanları genişledi

Kamuda çalışan öğretmenler bu süreçte iktidar yanlıları ve piyasacı eğitimin temsilcileri tarafından hedef haline getirildi ve  itibarsızlaştırıldı. Aynı zamanda MEB kamuda görev yapan öğretmenlerin “Aldıkları parayı hak etmeleri” için okulların açılmasının bilimsel kıstasları sağlanmadan sene başı seminerlerini yüz yüze yaparak birçok öğretmenin korona virüse yakalanmasına neden oldu.

Özel okullarda çalışan öğretmenler ise bu süreçte güvencesizlikle bir kez daha karşı karşıya kaldı. Aynı zamanda eğitim emekçileri uzaktan eğitim süreci ile birlikte başlayan canlı ders uygulamaları ile akşam saatleri ve hafta sonu da dahil olmak üzere esnek çalışma düzenine geçirilmiş oldu.

Uzaktan eğitime uygun basılı ve dijital materyallerin yetersizliği, özel uzmanlık gerektiren bir iş olarak dijital içerik geliştirme konusunda öğretmenlere yönelik hizmet içi eğitim ya da teknik destek verilmemesi öğretmenlerin bu sürece adapte olmasını zorlaştırdı. İnternet ortamındaki güvenlik sorunlarının çözülememesi nedeniyle canlı ders sürecinde kameraların kapalı olması öğretmen öğrenci arasındaki iletişimi ve sınıf içi etkileşimi imkansız hale getirerek, sürecin interaktif biçimde gerçekleşememesine neden oldu.

Eğitim ve öğretimdeki eşitisiliğin yeni adı: Uzaktan Eğitim

“Uzaktan eğitim” kavramı eşitsizlik, alt yapı ve nitelik sorunları ile birlikte içerisinde eğitim kelimesini barındırmasına rağmen eğitim ile alakası olmayan bir terim haline dönüşmüştür. Uzaktan eğitim bu haliyle tüm öğrencilerin eğitime erişmesini, öğrencilerin gözlemlenebilmesini, davranış kazandırılmasını ve sağlıklı bir ölçme değerlendirme yönteminin uygulanabilmesini imkânsız hale getirmiştir.

Uzaktan eğitim süreci ile birlikte yıllardır piyasacı bir anlayışla hayata geçirilen politikalar da eğitimde eşitsizlik sorununun geldiği noktayı gözler önüne sermiştir. Salgın sürecinde işçilerin, emekçilerin yoksulların çocukları ile zenginlerin çocukları uzaktan eğitime eşitsiz bir şekilde erişmeye çalışmıştır. Özel okullarda okuyan öğrenciler uzaktan eğitimin tüm süreçlerine katılabilirken devlet okullarında okuyan bilgisayarı, tableti, interneti olmayan öğrenciler uzaktan eğitime, sadece hiçbir etkileşimin olmadığı EBA TV’yi izleyerek katılabilmişlerdir. Ana dili Türkçe olmayan öğrenciler ve eğitim öğretim sürecinin zaten içerisinde olamayan çocuk işçiler ise uzaktan eğitim sürecinde tamamen yok sayılmıştır. Başka bir öğrenme ve sosyal alanı olmayan çocuklar için ise aile içerisinde öğrendiği toplumsal cinsiyet rolleri de daha da pekişmiştir.

Ev içerisinde kadınların sorumluluğu arttı

Okul öğrenciler için sadece akademik hayatlarını ilgilendiren ve etkileyen yerler değildir. Okullar çocukların sosyal ve psikolojik açıdan sağlıklı ve güvenli gelişimlerini ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri açısından önemli rol oynayan kurumlardır. Ebeveynlerin ve özellikle kadınların çalışma yaşamına katılımını sağlama açısından da etkili bir yerde durmaktadır.

Çocukların evde eğitim ve öğretime dâhil olmasıyla birlikte velilerin özellikle de kadınların sorumluluğu daha da fazlalaşmıştır. Bu süreçte çalışan ebeveynlere dönüşümlü olarak ücretli mazeret (korona) izni verilmesi gerekirken; bu sorumlukta kadınların vicdanına bırakılmıştır. Ev içerisinde özellikle kadınlar çocuklar için hem öğretmen hem bakıcı hem de psikolog haline gelmiş bir yandan ev işleri bir yandan da çalışma hayatının evden esnek bir biçimde devam etmedi kadınların süreçten iki kat daha fazla etkilenmesine neden olmuştur.

MEB üzerine düşen görevleri acilen yerine getirmeli

Okulların açılması sadece eğitimin bileşenlerini değil tüm toplumu yakından ilgilendiren bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un eğitim öğretimin başladığı gün talebin fazlalığı nedeniyle EBA’nın çökmesi ve öğrencilerin canlı derslere girememesine sevineceğine;  bir an önce okulların bilimsel kıstaslarla, sağlık ve eğitim sendikalarının, uzmanların görüşleri doğrultusunda halk sağlığı ve iş güvenliğini esas alarak kısmi zamanlı da olsa açılmasını sağlaması gerekmektedir. Okullar yeniden açıldığında ise uzaktan eğitim olanaklarının eksiklikleri giderilerek her çocuğun bu platforma ulaşımının sağlanması, eğitim ve öğretimin internet ortamından desteklenmesi gerekmektedir. Okullar kısmi zamanlı, bilimsel kriterlere uygun olarak açıldığında ise aşağıdaki hususlara da dikkat edilerek açılmalıdır:

  1. Okul yöneticilerinin sağlık uzmanları ile iş birliği için de çalışması sağlanmalı, öğrenciler, öğretmenler ve ailelere ile salgın yönetim süreçlerine ilişkin bilgilendirmeler yapılmalıdır.
  2. MEB eğitim için ek bütçe ayırmalı, velilerden bağış adı altında para toplamamalıdır.
  3. Öğrenciler ve tüm eğitim emekçileri için koruyucu ekipmanlar (maske, el antiseptiği…) ücretsiz olarak okullara gönderilmeli, okulların düzenli bir şekilde dezenfekte edilmesi sağlanmalıdır.
  4. Okullarda tüm kapalı alanlarda ve dersliklerde 4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde personel ve öğrenci planlaması yapılmalı. Belirtilen kriterlere uygun koşullar olmadığında kamu kurumlarına ait mekânlardan başlayarak atıl durumda bulunan tüm binalar (AVM ‘ler vb) dersliklere çevrilmeli ve sağlıklı, güvenli bir eğitim süreci için uygun koşullar sağlanmalıdır.
  5. Okullar açıldıktan sonra eğitimin bileşenlerinden herhangi birinde COVID-19 belirtileri gelişmesi durumuna karşı, okul içinde uygun yerlerin belirlenmesi, gerekli testin yapılmasının sağlanması ve yerel sağlık kuruluşlarının gerekli desteği vermesi sağlanmalıdır.
  6. Farklı yaş grubundan çocukların bir biriyle temasını en aza indirecek ders saatleri ve teneffüs düzenlemeleri yapılmalıdır.
  7. Öğrenci sayıların azaltılması sadece derslik ihtiyacını değil öğretmen ihtiyacını da ortaya çıkaracaktır. Bunun için ataması yapılmayan öğretmenlerin atamaları bir an önce yapılmalıdır.
  8. Kamusal eğitim güçlendirilmeli, özel okullar kamulaştırılmalı, eğitimin koşulları eşit hale getirilmelidir.

Pandemi süreci ile birlikte artık eğitim hakkı sorunu bir sağlık ve yaşam hakkı sorunu haline gelmiştir. Hem çocukların bugünü ve geleceği hem de eşit ve özgür bir ülkede yaşayabilmeleri, hayatta kalabilmeleri açısından eğitim ve sağlık hizmetleri eşit, parasız, nitelikli, ulaşılabilir olmak zorundadır. Dolayısıyla bugün okulların açılıp açılmaması sorunu bir halk sağlığı sorunudur ve gerekli önlemlerin bir an önce hayata geçirilmesini sağlamakta halkın öğretmenlerinin görevidir.

 

*Özge Çiçek: Eğitim Sen İstanbul 5’nolu Şube Eğitim Sekreteri 

 

 

Sendika.Org'a Patreon'dan destek ol