Sağlık emeği hareketini kurmak

İşçisinden kamu emekçisine ve hekimine kadar farklı statülerde çalışan bütün sağlık emekçileri, salgın karşısında tedbirsizliklere, güvencesizleştirmeye ve adaletsizliğe karşı gösterdikleri refleksi, sağlık emeği hareketini halk sağlığının ayrılmaz bir parçası olacak şekilde inşa etme noktasında da göstermelidir

Osman Çokaman 02 Ekim 2020 SAYI 1

Sağlık emek örgütlerinin “Sağlıkta 4B’li süresiz sözleşmeli çalışanlara kadro verilsin” eylemi, Ankara, 30 Haziran 2020

Salgın sınıfsal çelişkileri tüm çıplaklığıyla gözler önüne sererken, bütün bir toplumsal yaşamın yeniden üretiminde sağlık emeğinin ne kadar kritik bir rol oynadığının da bir kez daha altını çizdi.

Salgın karşısında alınması gereken önlemler ilk başlarda bireysel tedbirlere indirgenirken buna #EvdeKal çağrıları eşlik etti. Ancak #EvdeKal çağrısı hiçbir zaman gerçek anlamda önlem olmadı. Fabrikaların ve şantiyelerin birçoğu sokağa çıkma yasaklarında dahi çalışmaya devam etti. Sağlık emekçileri ise en ağır şartlarda COVID cephesine sürülen kesim oldu.

İlk günler sağlık emekçileri için tam bir belirsizlik hali yaşanırken hastanelerde koordinasyonsuzluk hâkimdi. Kişisel koruyucu donanım eksikliklerinden kimin COVID bölümlerinde çalışacağının belirsizliğine, çalışma saatlerinin karmaşıklığına kadar tam bir keşmekeş hali sağlık emekçilerinin üzerine çöktü.

Birçok hastanede sağlık emekçileri ya kendi imkanlarıyla kişisel koruyucu donanım edindi ya da birçok yerde harekete geçen dayanışma ağlarının desteğiyle üretilen maske ve siperlikler gönüllüler eliyle sağlık emekçilerine ulaştırıldı. Toplumun gözü önünde büyük bir fedakârlıkla çalışan sağlık emekçileri her akşam 21.00’da başlayan alkış eylemleriyle onurlandırıldı. İşte bu noktada sağlık emekçilerinin kim olduğu ve sağlık emeğinin niteliği yeniden tartışılmaya başlandı.

Sağlıkta şiddete karşı İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahiliye Polikliniği girişinde eylem, İstanbul, 28 Eylül 2020

Sağlık emeği bir bütündür

Fedakârca mücadele edenleri temsil eden emek ve meslek örgütlerinin metinlerinde bile yer alan “Başta hekimler olmak üzere…” ifadeleriyle, sağlık emeğinin parçalanmış biçimle algılandığı görüldü. Oysa sağlık hizmeti bütünlüklü bir sürecin sonucuydu ve sağlık emeğinin bütün kesimleri bu süreç içerisinde birbirini tamamlayan bir işlev üstlenmekteydi. Örneğin, bir ameliyatı yapacak olan hekim ancak temizlik personelinin sterilize ettiği bir ameliyathaneyi kullanabilirdi.

Ancak bölünmüş bir emekçiler toplamını yönetmek kolaydır ve ancak bu yolla talepleri geçiştirilebilir. Bunu bilen iktidar da kahraman ilan edilen sağlık emekçilerini ödüllendireceğini duyurdu ve bu ödüllendirmenin içerisinden bir adaletsizlik çıktı. Geçmişte çoğunluğu taşeron şirketlerce çalıştırılan işçi statüsündeki sağlık emekçileri, müjdelenen “Ek ödeme” kapsamının dışında bırakıldı. Geriye kalan kamu emekçilerinin ve hekimlerin ise ek ödemeden hangi usulle yararlandığı ise meçhul. Böyle olunca sağlık emekçilerine dağıtılan ek ödemeler arasında uçurum ortaya çıktı.

Sağlık emekçileri adaletsizliğe karşı

İşte tam bu noktada, sağlık emekçileri sürecin başından itibaren yaşadıkları haksızlıklara, yok sayılmaya, güvencesiz çalıştırmaya itiraz ederek harekete geçti. Birçok hastanenin önü sağlık emeğinin bütün kesimlerini birleştiren eylemlere sahne oldu. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası’nın (Dev Sağlık İş) sağlık emekçilerinin sorunlarını kamuoyu gündemine taşıyan eylemlerdeki etkin varlığı aynı zamanda COVID-19 sürecinde emekçilerin sorunlarıyla sendikal hareketin nasıl temas kurması gerektiğine dair yanıtlar da içermekteydi. Çünkü sürecin en başından itibaren virüsle burun buruna, her an hasta olma riskiyle çalışan emekçilerin örgütü olması gereken sendikaların çoğu kendilerini her anlamda izole etmiş ve işçilerden gelen telefonları dahi yanıtlamamaya başlamışlardı.

İstanbul Sağlık Emek ve Meslek Örgütleri’nin “Sağlığımızdan da haklarımızdan da vazgeçmeyeceğiz” eylemi, Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 19 Haziran 2020

Sorunlar salgınla mı ortaya çıktı?

Sağlık emeği, memleketin siyasal krizleriyle iç içe geçen, “Sağlıkta Dönüşüm” adlı bir güvencesizleştirme sürecinden geçerek salgınla yüz yüze geldi. Taşeron çalıştırmanın yaygınlığı altında birçok haktan mahrum bırakılan işçiler geçmişte özellikle Dev Sağlık İş’in taşerona karşı mücadelesinin kazanımlarıyla ve yarattığı kamuoyuyla kadro hakkı kazandılar. Ancak bu kazanılan kadro hakkı birçok bakımdan yetersiz ve eksikli bir kadro olarak kaldı. Bir KHK’yle kadroya geçirilen işçiler asıl iş kolları dışında çalışmaya mecbur bırakıldılar ve sendikal örgütlenme olanakları geriletildi. Tâbi oldukları toplu iş sözleşmesi ise üç yıl boyunca enflasyon altında kalacak 4+4’le sınırlı bir ücret artışını dayatan bir çerçeve sözleşme olarak birçok bakımdan yetersizdi.

Sağlıkta kamu emekçisi örgütlülüğünün en önemli odağı olan SES ise özellikle 15 Temmuz sonrası ihraçlar ve korku ikliminden etkilenerek yaşanan üye kayıplarından dolayı etkisizleştirilmeye maruz kalmıştı. Bu durumda her iki kesim için de, iktidarla lütuf ilişkisi kuran sarı sendikacılığın etki alanının genişlemesi ve sorunların yığılması beraberinde geldi.

Taşerondan kadroya geçişte yaşanan eksiklikler, insanca yaşamaya yetecek bir ücrete erişememek, iş kolu adaletsizliği, tayin hakkı, 3600 ek gösterge ve bunun gibi birçok birikmiş soruna karşı sağlık emekçilerinin sesini duyurmasının ve mücadele etmesinin mümkün olduğu aslında pandeminin ilk döneminde ortaya çıkan eylemlerde bir kez daha kanıtlandı. Ancak bunun sürekliliğini sağlamak ancak bir sağlık emeği hareketini hedefleyerek hareket etmekle mümkün.

COVID sebebiyle yaşamını yitiren sağlık çalışanları anması, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi, 17 Eylül 2020

Sağlık emeği hareketini kurmak

Sağlık emeği, sağlığın üretildiği her yerde ayrılmaz bir bütündür. Hangi işle uğraşırsa uğraşsın sağlık emekçileri birbirini tamamlamakta ve ortaya özel bir emek kategorisi çıkarmaktadır. Dolayısıyla örgütlenmeleri de ancak bu şekilde birbirini tamamlayan ve bir bütün olacak şekilde ele alınmak zorundadır. İşçisinden kamu emekçisine ve hekimine kadar farklı statülerde çalışan bütün sağlık emekçileri, salgın karşısında tedbirsizliklere, güvencesizleştirmeye ve adaletsizliğe karşı gösterdikleri refleksi, sağlık emeği hareketini halk sağlığının ayrılmaz bir parçası olacak şekilde inşa etme noktasında da göstermelidir.

Bu, sendikal örgütlülüğü genişleterek ancak onun formel sınırlarına takılmadan hareket etmekle mümkündür. Bugün mutlaka başka sektörlerde de ihtimal dahilinde olan bir hareket biçimi tekrar hastanelerde kendisini hissettirmekte ve ilişki ağlarını yaygınlaştırmaktadır. Yetkililiğe takılmadan etkili olmayı, işçileri tüm süreçler içerisinde söz, yetki ve karar sahibi kılmayı ve fiili olarak işçiler ne istiyorsa onun içinde mücadele etmeyi hayata geçiren Devrimci Sağlık İş aynı zamanda örgütlenme pratiği içerisinde olduğu her yerde sağlık emeğinin bütün kesimlerini kapsayacak biçimde hastane öz-örgütlülüğünü hedefleyerek hareket etmektedir. SES’in mücadelesini en etkili biçimde hayata geçirmek için inisiyatif gösteren Devrimci Sağlık Çalışanları hastane hastane gezerek ısrarlı bir çabanın sürdürücüsü konumundadırlar. Bu iki odağın tek bir hedefle sağlık emeği hareketinin kurucu zeminlerini ortaya çıkardığını gözden kaçırmamamız gerekmektedir. Ancak sağlık emekçilerinin güvenceli çalışma için sürdürdüğü mücadeleyi halk sağlığı hareketi olarak kurmak için mücadelenin zeminleri yalnızca hastanelere sınırlamamak, kamuoyunun dikkatini hastanelere çekerken aynı zamanda sağlık emeğini ihtiyaç duyulan her yere seferber edecek bir “duyarlılıkta” örgütlemek gerekmektedir. Şimdiden bunun olanakları yoksul mahallelerde örgütlenen halk sağlığı/bilgilendirme toplantılarında, çocuklara yönelik salgından korunma yollarının öğretildiği toplantılarda oluşmaya başlamıştır.

Sendika.Org'a Patreon'dan destek ol