Açıl susam açıl demekle olmuyor: Önlemler artmadı ama öğrenci sayısı artıyor

Memleketteki yoksulluğu hesap etmeyenlerin, bu gerçekle yüzleşmeyenlerin suratına çarpan internete ulaşamayan öğrenci gerçeği sürecin asıl büyük sorunu olmuştur. Yaklaşık 6 milyon öğrenci uzaktan eğitime ulaşamamaktadır. Bu süreçte beş yüz bin tablet “müjdesi” veren Bakanlığın bu sayıyı neye göre tespit ettiği ise tam bir muammadır

Hüseyin Aksoy 16 Ekim 2020 SAYI 2

Esenyurt Halkevi’nin okul önlerinde anket çalışması – 21 Eylül 2020

Hüseyin Çelik 2003-2009

Nimet Çubukçu 2009-2011

Ömer Dinçer 2011-2013

Nabi Avcı 2013-2016

İsmet Yılmaz 2016-2018

Ziya Selçuk 2018-…

Yukarıda adı geçen her Bakanın böyle olmaz diyerek yenilik iddiasıyla sağından solundan çekiştirdiği eğitim sisteminde çok uzun süredir değişmeyen tek gerçek ve istikrarlı durum, neoliberal saldırının kamusal eğitimin niteliğini düşürmesi ve eğitime ulaşabilmenin ancak maddi imkanlarla sağlanabilir hale gelmesidir. Kamusal alanlarda özelleştirmelerin önü açılırken, kamusal hizmetlerin yeterliliği de giderek düştü. Derli toplu bir gidişata sahip olmayan eğitim sistemi de bu durumdan payını aldı.

Hükümete göre eğitim bir hak değildir

COVID salgını süreci, eğitimin kamusal bir hak olarak görülmediğini, bu alana dair bilimsel bir bakış açısının var olmadığını, yeterli olanakların eğitim için temin edilmediğini ve edilmeyeceğini net bir şekilde yeniden ortaya koymaktadır.

Aylar süren salgın sürecinde öğrencilerin eğitime ulaşabilmesi için tek gerçekçi çabanın var olmaması, “yapılmıyor denmesin” düzleminde planlanmış uzaktan eğitim sisteminin vasatlıktan bile uzak oluşu aslında eğitimin halkın tüm çocuklarına sunulması gereken bir hak olarak görülmeyişinden ileri gelmektedir.

Uzaktan eğitim gerçeklikten çok uzak

Büyük büyük sözlerle şişirilen uzaktan eğitim balonunun memleketin gerçekliği ile yüzleşerek patlaması pek uzun sürmedi. Sermaye bakış açısıyla talebin çokluğu ile ilişkilendirilen alt yapı sorunu elbette uzaktan eğitim sürecinin tek gediği değildir. Memleketteki yoksulluğu hesap etmeyenlerin, bu gerçekle yüzleşmeyenlerin suratına çarpan internete ulaşamayan öğrenci gerçeği sürecin asıl büyük sorunu olmuştur. Yaklaşık 6 milyon öğrenci uzaktan eğitime ulaşamamaktadır. Bu süreçte beş yüz bin tablet “müjdesi” veren Bakanlığın bu sayıyı neye göre tespit ettiği ise tam bir muammadır.Süreçte yaşanan niteliksiz planlamalar ve içerikler zaten memleketin çoktan aşinalık kazandığı eğitim zafiyetlerinin devamı niteliğindedir. Pedagojik bakış açısından uzak ve hükümetin propagandası olarak kurgulanmış ders içerikleri dindar ve kindar nesil özleminin bitmeyen hazırlıklarının yeni örnekleridir.

Okullar “açıldı”

Okulların sadece anaokulu ve 1. sınıflar için yüz yüze eğitime başlayacağının açıklanmasının ardından açılsın diyenlerin gerekçelerinin de açılmasın diyenlerin kaygılarının da Bakanlık için bir şey ifade etmediği ortamda 21 Eylül’de okullar kısmen yüz yüze eğitime başladı. Okulların sadece bu kısmî açılış için yeterli hazırlığa sahip olmadığı gerçeği kendisini hemen gösterdi. Yapılan tüm anketler, araştırmalar okulların pandemi koşullarına uygun durumda olmadığını, aylar geçen süreçte hiçbir hazırlığın tamamlanmadığını apaçık ortaya çıkardı. Öğrencilerin okula ulaşımı, okulların ihtiyaç duyduğu hijyen malzemeleri, sınıflardaki fizikî mesafe gibi en temel önlemler dahi yeterli durumda değil. Bahsi geçen yetersizliklerin pandemi sürecinin başından itibaren çalışmak zorunda olan tüm emekçi sınıflar için de ortak sorunlar olması elbette tesadüf değildir. Çoğu okulda velilerden önlemler için ücret talep edilmesi, okulların pandemi hazırlıklarının ne aşamada olduğunun göstergesidir.

Önlemler artmadı ama öğrenci sayısı artıyor

Şeffaf bir salgın yönetiminin ve halk bilgilendirmesinin olmadığının vaka/hasta ayrımı itirafı ile açığa çıktığı dönemde okulların 2, 3, 4, 8 ve 12. sınıflar için de açılacağı açıklandı. Okulları aktif olarak kullanacak öğrenci ve öğretmen sayısı katlanacakken yetersiz durumdaki önlemler için aynı durum söz konusu bile değildir. Okulların anaokulu ve 1. sınıflar için açıldığı dönemde yaşanan eksikliklere dair hangi önlemlerin alındığını tespit etmek karanlık bir odada kara kediyi bulmak kadar zorlaşmaktadır. “Öğretmen pozitif çıkarsa maskeyle dersine devam eder” söylemi sürecin nasıl yürütüleceğinin en net göstergesidir.Bakanlık tarafından sürece dair açıklanan rehberdeki ifadeler salgın yönetiminin bilimsel gerçeklerden ne kadar uzak olduğunun itirafıdır.

Eğitim yoksulun neyine

Yüz yüze eğitime bir şekilde (özel okul/dershane) zaten ulaşıyor olanlarla kamusal eğitimden başka alternatife sahip olmayanlar arasındaki makası kapatmaktan uzak bir programla açılan okulların gerçek bir eğitim-öğretim kaygısı taşımadığı ortadadır. Tıpkı sağlıkta olduğu gibi eğitimde de “paran kadar” sürecinin taşları tüm hızıyla döşenmektedir. “Koyun güderek birinci oldu” tarzı haberler de artık eğitimdeki eşitsizliği örtme iddiasından uzaktır. Neredeyse tüm veliler öğrencisinin potansiyelini sınavlarda tam olarak gösterebilmesi için ücretli bir eğitim-öğretim sürecine başvurulması gerektiğini düşünmektedir.Özellikle sınav grubundaki öğrencilerin dershane ya da özel okul seçeneklerini mecburiyet görmesi kamusal eğitime velilerin ve öğrencilerin bakış açısını açıkça sergilemektedir. Süreçte tüm gün yoğun programlarla ders gören, tüm imkanlara sahip özel okullarda eğitim gören öğrencilerle devletin sunduğu göstermelik uzaktan eğitim ve birkaç saatlik ders programları ile sınav hazırlığı yapan öğrencilerin eşit şartlarda olmayacağı açıktır.

Hemen bugün tüm öğrencilerin sağlıklı yaşam ve nitelikli eğitim hakkı için mücadeleye

Eğitime dair tartışmayı açılsın ya da kapansın düzlemine sıkıştırmak gerçekçi bir tavırdan uzaktır. Gerçekçi talep tüm eğitim-öğretim sürecinin gerçek bilimsel önlemlerin alınarak, gerekli imkanlar sağlanarak başlatılmasıdır. Dezavantajlı kesimlerin ve yoksul ailelerin çocuklarının eğitime ulaşabilmesi için devletin en temel sorumluluğunu yerine getirmesini tüm gücümüzle talep etmek; eğitimdeki sorunları teşhir etmek; veli, öğrenci ve öğretmenlerin haklarını savunan ortak bir mücadele örmek bugünün başat görevlerindendir.

Yüz binlerce öğretmen atama beklerken; eğitim emekçileri özel sektör içerisinde hak gaspları altında çalışmaya mecbur bırakılırken; okula dönüştürülebilecek binlerce yapı varken; eğitim dışında her şeye bütçe ayrılırken eğitimin tüm öğrenciler için parasız ve nitelikli hale gelmemesinin önündeki gerçek engel iktidarın neoliberal bakış açısıdır. Eğitim sendikaların, sağlık örgütlerinin, eğitim örgütlerinin değerlendirmelerine kulak tıkayarak hamleler yapan iktidar eğitim sorununa gerçek bir çözüm üretmek niyetinden de yeteneğinden de uzaktır.

Hem sağlıklı bir yaşam hem nitelikli bir eğitim sistemi bu memleketin çocuklarının ve eğitimcilerinin hakkıdır. Bu hakkı göz ardı eden bir sisteme karşı cüretkâr, bütünlüklü bir eğitim hakkı mücadelesinin tüm yöntemlerini düşünmek ve bu mücadeleyi örgütlemek hepimizin en acil görevlerindendir.

Sendika.Org'a Patreon'dan destek ol