Kadın düşmanları mücadelemiz karşısında “korku ve paniğe” kapılabilir

“Uykularınız kaçsın” ve “Bir kadına daha zarar vereme” diyen kadınlar yeni bir mücadele yılına başladı. 2021 kadınların yılı olacak. Hedefimiz belli. Kadın düşmanlarından alacağımız var

Derya Saadet 18 Ocak 2021 SAYI 7

Biz kadınlar pandemi ile beraber birçok hak kaybıyla karşı karşıya kaldık. Devlet bu süreçte gözünü kazanımlarımıza dikti. Yine de enerjimizin yettiği kadar mücadeleye devam ettik. Sokaklarda bir araya geldik. Sokaklarda bir araya gelmemiz de dert oldu. Yılbaşı gecesi eve dönmemiz de… Ama yılmıyoruz, sinmiyoruz, korkmuyoruz. Cevabımızı mor boyalarımızla veya özsavunmamızla veriyoruz. Katillerin, tacizcilerin, tecavüzcülerin ve erkek adaletin karşısına dikiliyoruz.

Dayanışmamızdan güç alıyoruz

Trakya Üniversiteli Kadın Kolektifi’nden kadınlar 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde yaptıkları yürüyüş ve basın açıklaması sonrası polis tarafından telefonla aranarak Edirne İl Emniyet Müdürlüğü’ne “bilgi vermeye” çağrıldı. Polis üniversiteli kadınlardan yanlarında avukat olmadan ifade aldı. Ardından kadınlar başka bir odada kayıt dışı olarak zorla sorguya çekildi. Burada kadınlara muhbirlik teklif edildi.

Edirne’de kadın hareketi uzun süredir karşı baskı altında. Ancak bizim mücadelemiz kadınların yaşadıkları kadar gerçektir ve de meşrudur. İktidar biz kadınları ve kadın mücadelesini, kolluk kuvvetleri ile sindirebileceğini zannediyor. Kadınların isyanı bu baskı politikaları ile yıpratılamaz.

#MeToo hareketi de gösterdi ki kadınlar erkek adalete karşı çıkıyor. Tacize, tecavüze ve şiddete her alanda karşı çıkıyor. Aynı zamanda “Uykularınız kaçacak” diyerek en ileri sözü söyleme cüreti ile tüm kadınlara da cesaret veriyoruz. Bizler iktidarın tayin ettiği sınırların dışına çıktığımızda benzer muamelelerle karşılaşıyoruz. Ancak kadın dayanışmamızdan güç alarak ses çıkartıyoruz. Susmuyoruz. Karşımızda faili koruyan sistem olduğu sürece kendimizi ve birbirimizi korumak için kullandığımız ifşa mekanizması en meşru politik ve zamanın en ilerici yöntemi olmaya devam edecek. Erkek şiddetine karşı bugün bir yöntem olarak kullanılan ifşa, Arjantin’de adalet sarayların yakılması, yarın kadınların daha sonuç alıcı adımlara doğru evrilmesiyle özgürlük gücü haline gelecektir.

İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamayanlar, kadın katilleriyle el ele

Üniversiteli Kadın Kolektifi, 29 Aralık günü dört kadının; Aylin Sözer, Vesile Dönmez, Selda Taş ve Betül Tuğluk’un erkek şiddeti sonucu katledilmesi üzerine 30 Aralık günü AKP Ankara İl Başkanlığı’na giderek katledilen kadınların hesabını sordu. Kadınlar bina girişine mor boya attı. Çünkü İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamayanlar, tartışmaya açanlar ve kaldırmaya çalışanlar kadın katilleriyle hareket ediyor. Biz bunu uzman çavuş Musa Orhan’ın hala dışarıda olmasından ve Ümitcan Uygun’un uzun süre dokunulmaz kılınmasından biliyoruz. Her gün kadın cinayetleri haberleri ile uyanırken, erkeğe cesaret veren erkek devlet İstanbul Sözleşmesi’ni uygulatmak bir yana, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmeyi tartışmaya açıyor. Cezasızlık politikalarının, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmamasının bedelini kadınlar yaşamlarıyla ödüyor.

Katledilen kadınların hepsi devlet tarafından adeta adım adım ölüme gönderildiler. 2020 yılında 300’den fazla kadının erkekler tarafından katledildiğini biliyoruz. Pandemi döneminde yapılan infaz yasası düzenlemesiyle salıverilecekler listesinin başında cinayet, taciz, tecavüz ve şiddet faili erkekler yer aldı. Çoğu tahliye olduktan sonra saldırılarla yeniden gündeme geldiler. Koruma talep eden kadınlar adliye önlerinde, evlerinde, sokaklarda katledilirken fail olan erkeklerin sağlık sorunları ve ruh durumları iyi hal diye yazıldı.

“Bu kenti ateşe vereceğimiz günler yakın”

Kadın Savunması’ndan Buse Üçer, Ankara’da 31 Aralık akşamı Mor Mekan’dan çıktıktan sonra sokak ortasında darp edilerek gözaltına alındı. Buse dört kadının katledilmesi üzerine Twitter’da yaptığı “Bu kenti ateşe vereceğimiz günler yakın” paylaşımı nedeniyle gözaltına alındı. Bu söz aslında tüm kadınların birbirine sözüdür. Buse’nin gözaltına alındığının duyulmasıyla kadınların Twitter’da “Suç ortağıyım” diyerek yaptıkları paylaşımlar da bunu kanıtlar niteliktedir. Kadınların ve doğanın özgürlüğü için mücadele eden Buse’yi gözaltına almak iktidarın uykularının kaçtığını bizlere göstermektedir.

Biz kadınlar “Uykularınız kaçacak” diyoruz. Çünkü bu memlekette 2020’nin sonunda bir gün içerisinde 4 kadın katlediliyor. Pandeminin en büyük yükünü kadınlar çekiyor. Bulunduğumuz alanlarda görünmeyen emek sorununun büyüdüğünün farkındayız. Emeğimizin, bedenimizin ve tüm yaşayışımızın erkekler tarafından şiddetle denetim altına alınmaya çalışıldığının farkındayız. Evde, okulda, işyerinde, örgütte, güvendiğimiz arkadaş çevresinde, güvendiğimiz ya da güvenmediğimiz tüm erkekler, sistem onları koruma vaadini sürdürdükçe potansiyel fail. Erkek egemenliğin iyisi olmaz. Erkekliğin de iyisi olmaz. Erkek şiddeti yandaş havuz medyasıyla kadın düşmanı AKP tarafından meşru kılınıyor. Devletin tüm kurumları da yargı, polis, medya ve devleti şahsı ilan eden Erdoğan, kadın düşmanlığını örgütleyerek suç işlemeye devam ediyor.

Melek İpek’in özsavunmasıyla evli olduğu erkek Ramazan İpek’i öldürmesi medyada, “Vahşet, kan donduran ifadeler, aile faciası” olarak hem magazinsel hem de kadın beyanını esas almayan şekillerde, aile kurumunu yücelten bir dil ile karşımıza çıkabiliyor. Kadın katliamları karşısında “Bu kenti ateşe vereceğimiz günler yakın” diyen Buse, halk arasında korku ve panik yaratmakla suçlanıyor. Panikleyen, bu erkek iktidar karşısında biz kadınların korkusuzca eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyüttüğümüzü görüyor. Tekrar tekrar söylüyoruz: “Ya bu memlekette kadın cinayetleri son bulacak ya da bu kentler ateş alacak!”

Ben de Buse’nin suç ortağıyım. 25 Kasım’larda 8 Mart’larda sokakları mora boyamak, kadın katliamlarına, tacize, tecavüze, kadın düşmanlarına, homofobiye ses çıkartmak, erkek adalet değil gerçek adalet demek, sosyal medyada bu kentler ateş alacak diyerek bir paylaşım yapmak ile ben de Buse’nin suç ortağıyım. Asıl suçluyu tanıyoruz.

Yeni yılda da elimiz kadın düşmanlarının yakasında

Boğaziçi Üniversitesi’ne Tayyip Erdoğan tarafından atanan kayyum rektör AKP’li Melih Bulu’nun homofobik ve cinsiyetçi olmasının yanında eylemlerde polislerin oradaki üniversitelilere küfürlerle saldırması… İktidarın akademiyi yönetebileceği bir pozisyon yaratmayı amaçlaması ile beraber bu pozisyona kendinden bir örnek yakıştırması…

Kadınlar 2020’ye Las Tesis dansını performe ederek başlamıştı. Şili’de çıplak aramaya, polis şiddeti ve işkencesine, ülkede her gün gerçekleşen kadın cinayetlerine, artan erkek şiddetine karşı devletin üzerine düşen sorumluluğu almamasına ve kadın düşmanı politikaları sürdürmesine tepki olarak yapılmıştı. Dünyanın birçok yerinde yapılan dans kadınların ortak sorununu dile getiriyordu: “Ben tecavüze veya şiddete uğradığımda suç nerede olduğum ne giydiğim, nereye gittiğim değil, suçlu erkek egemen sistemdir. Erkek şiddetini cezalandırmayan devlettir.”

Boğaziçi’nde 4 Ocak günü yapılan eylem sonrası sabaha karşı kırılan kapılar, çıplak arama zorlamaları, tecavüz tehditleri… Bunlar devrimcilerin umutsuzluğa kapılmasını sağlamaz. Aksine daha da büyük bir dirençle yeni yılın ilk günlerindeki bu olayları akıllarda asla unutmayacağımız bir yerde taşırız. Suçlu erkek egemen sistem, erkek şiddetini cezalandırmayan devlettir. Suçlu cop ıslatılarak tecavüz tehditlerini savurabilen polisi koruyan ama İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açanlardır. Suçlu erkek iktidarın kendisidir. Biz kadınlar yaşamlarımızı savunmaya devam edeceğiz.

2020 yılı yine kadın cinayetlerinin yoğun olduğu, kadın düşmanı söylemlerin iktidar tarafından örgütlenmeye devam ettiği bir yıl oldu. Kadınlar ifşa hareketi ile erkek egemenliği alaşağı edebileceğini gösterdi. Devletin tüm kurumlarına, erkek polis, medya, yargıya karşı kadınlar susmadı. Kadın mücadelesini sindirmeye, kadınları korkutmaya çalışanlara karşı sessiz kalmadı. 4 kadının 2020’nin son günlerinde katledilmesi, Türkiye’nin 4 bir yanında kadınları sokaklara, meydanlara çıkarttı. 2021 yılı 4 günlük sokağa çıkma yasağı ile geldi. Boğaziçi direnişi ile sürdü. Kadınlar ve LGBTİ+’lar orada da direnişin en ön saflarında yer aldı. Çıplak arama ve tecavüz tehditlerine karşı sinmedi. Aksine mücadeleyi büyüteceklerinin sözünü verdi. Sosyal medyadaki linç kampanyalarına karşı birbirini güçlendirdi. Çünkü bizler biliyoruz ki, yeni bir mücadele yılı başladı. 2021 kadınların yılı olacak. Ellerimiz kadın düşmanlarının yakasında.

Sendika.Org'a Patreon'dan destek ol