Söz esnafın: “Hiç kimse demesin ki ben rahatım, ben geçimimi sağlıyorum”

Esnaf sadece esnaf değil, bir anlamda ülkenin aynası. Esnafın pandemiden dolayı derdi çok ama yaklaşık bir yıl içinde yaşananların ardından bir umudu ve beklentisi yok. Esnafın sorunlarını konuşan çok ama esnafa uzanan etkili bir dayanışma eli ya da örgütlenme de yok

Ceylan Bulut 18 Ocak 2021 SAYI 7

Kartal ve Okmeydanı esnafını dinledik; pandemide neler yaşıyorlar, sorun, kaygı ve beklentileri neler, söyleştik. Esnafın pandemiden dolayı derdi çok ama yaklaşık bir yıl içinde yaşananların ardından bir umudu ve beklentisi yok. Esnafın sorunlarını konuşan çok ama esnafa uzanan etkili bir dayanışma eli ya da örgütlenme de yok. Üstelik esnaf sadece esnaf değil, bir anlamda ülkenin aynası. Ya bir diplomalı işsiz ya bir KHK’li emekçi ya bir memur emeklisi ya müflis bir küçük işletme sahibi ya da çiftçilikten gelme biriyle karşılaşıyorsunuz adım attığınız dükkânda.

***

Kartal eskiden beri bir sanayi bölgesi olma özelliği taşıyor. Bu nedenle de genel olarak işçilerin yoğunlukla yaşadığı bir yerleşim olarak biliniyor. Kartal esnafının müşterisi de genci yaşlısıyla bu işçilerin aileleri. Şu anda her yer kapalı, ilçede bir sükûnet söz konusu.

Çiya Andok, 49 yaşında, Kartal’da yaşıyor. Hem esnaf hem yazar. Daha önce bir şiir kitabı yayımlandı, şu anda da bir roman yazma aşamasında. Ankara Üniversitesi Sümeroloji ve İstanbul Üniversitesi Bilgi/Belge Yönetimi bölümlerinde okudu. Üç yıl önce esnaflığa yöneldi, şu anda da işsiz ve geçim derdi ile baş başa.

Pandemi hayatınızı nasıl etkiledi?

Ç.A.: Pandemi hayatımızı altüst etti. Hareket alanımızı oldukça kısıtladı. Birey olarak çok rahat hareket edemiyoruz, insanlarla ilişki kuramıyoruz, çok rahat bir araya gelemiyoruz, dostlarla yan yana gelip bir sohbet bile edemiyoruz, bu çok ciddi bir problem, insanlar arasındaki iletişimi neredeyse sıfıra indirdi.

Diğer boyutu insanların zaten kısıtlı olan ekonomik imkanlarını da çok ciddi anlamda etkiledi. Esnafın dükkanları kapalı, bir gelir kaynağı da yok ve bunun yarattığı sıkıntılar var. Ciddi anlamda bir geçim derdi doğmaya başladı.

Bunların ötesinde pandemi hayata bakış açımızı, yaşayış biçimimizi çok etkiledi. İnsanlar, insanları özlemeye başladı. Dar alanda yaşama alışkanlıkları gelişmeye başladı. Dışarısı neredeyse bir zindana dönüştü. Önümüzdeki süreçte de pandemi sonrası yaşamın çok daha farklı alışkanlıklar geliştireceğini düşünüyorum. Önümüzdeki dönemde belki daha başka bir yaşayış tarzı da bize dayatılabilir bu şekilde. Mevcut hayatımızı altüst ettiğini söyleyebilirim.

Çiya Andok

Bu süreçte bir dizi önlem ve destek de açıklandı. Sizin beklentiniz nedir?

Mevcut yönetimden bir beklentim yok. Çünkü bir şey yapmaya ne istekleri ne güçleri ne de niyetleri var. Böyle bir beklentiye girmek bence çok yanıltıcı bir şey olur. Her şeyi kendi haline bırakmışlar. Herhangi bir önlem alma, insanların herhangi bir ihtiyacını karşılama gibi bir bakış açıları da yok.

Bizim ihtiyaçlarımızı karşılama üzerinden bir bakış açısı oluşturmuyorlar. Kendi çevrelerine bir altyapı, bir zemin, bir koruma alanı sağlayabiliyorlar ama toplum için böyle bir şey düşünmüyorlar. Sadece insanların hareket alanlarını kısıtlayarak bir şeyleri önlemeye çalışıyorlar, bu da çok bir şeyi önlemiyor. Diğer devletlerde vatandaşların mağduriyetleri giderilir, ihtiyaçları karşılanırken, bizim devlette biz böyle bir şey görmüyoruz.

Pandemide size destek olan herhangi bir kurum ya da kuruluş var mı?

COVID döneminde öyle çok dayanışma örneği gösteren olmadı. Bu çalışmaları yürüten insanlar var, mesela belediye veya değişik sivil toplum kuruluşlarından gruplar oluşturarak gıda yardımı vb. yardımlarda bulunan insanları biliyorum. En azından insanların belli zaruri ihtiyaçlarını karşılama temelinde bir çaba içerisinde olmaları güzel bir şey. Ama bu daha çok bireysel ve belediyeler üzerinden gelişen bir şey tabii, bu da yeterli değil.

Siz herhangi bir dayanışma faaliyetine katıldınız mı?

Kendim böyle bir şeye giremedim çünkü maddi bir olanak istiyor. Kendim maddi bir şeye ihtiyacım varken böyle bir şeye imkânım olmadı ama bunu yapan sivil inisiyatifleri takdir ediyorum. İmkân olsa katılmak isterdim.

Sizce pandemi karşısında kişisel tedbirlerin dışında yurttaşlar ne yapabilir?

Aslında yurttaş olarak yapmamız gereken çok şey var. Bu sadece pandemi ile alakalı değil aslında, bu bir sistem meselesi, dolayısıyla bu pandemi sistemin biraz daha pratikleşen boyutu. Bizim sadece mevcut pandemiye karşı bir algı oluşturmamız, buna tepki göstermemiz bizi bir yere götürmez. Mevcut egemen anlayışın değiştirilmesi gerekiyor, bunu değiştirmek için de çok çaba gerekiyor. Yani sadece pandemiye yönelik sıradan tedbirlerle aşılacak bir şey değil. Çünkü devletin, yani egemen düşüncenin, vatandaşına yaklaşımı çok sakat, doğru bir yaklaşım yok, bunun değişmesi gerekiyor. Bunun için de insanların örgütlü bir temelde bir araya gelip sistemi insanın yaşayabileceği bir şeye evriltmeleri gerekiyor. Bu da çok yoğun bir mücadeleyle ve uzun bir süreçle olacak bir şey, yani hemen olacak bir şey değil ama pandemi belki buna vesile olabilir. İnsanların bir araya gelmesi, dayanışmada bulunması, mevcut sistemin yüzünün teşhir edilmesinde kullanılabilir ama mevcut sistem değişmediği sürece ve insani bir form kazanmadığı müddetçe bu sorunlar pandemiyi aşsak bile devam edecek.

Aşılama süreciyle ilgili neler düşünüyorsunuz, sizce aşı ekonomik ve benzeri sıkıntıların iyileşmesinde etkili olur mu?

Orada da kafalar karışık, yansıyan bilgiler insanı tedirgin ediyor çünkü bir dezenformasyon var, yani insan o enformasyona da çok fazla güvenmiyor. Avrupa’da üretilen aşı Türkiye’ye gelmiyor, Türkiye gidip Çin’den aşı alıyor, hiç kimse Çin aşısı kullanmıyor. Burada bir çelişki var, hiç kimsenin kullanmadığı aşıyı ben niye kullanayım ki. Avrupa’da üretilen aşılarla ilgili de çelişkiler var, insanlar aydınlatılmıyor bu konuda, özellikle Çin aşısı güvenilirliği sorgulanan bir aşı, şu aşamada aşı olmayı düşünmüyorum ben.

***

Arif Göksugür

Arif Göksugür, 64 yaşında, Kartal’da yaşıyor. Hem esnaf hem emekli sınıf öğretmeni.

Pandemi hayatınızı nasıl etkiliyor, kendinizi bu süreçte alınan önlemler karşısında güvende hissediyor musunuz, kaygı ve beklentileriniz nedir?

A.G.: Yaklaşık 10 yıldır bu sokaktayım ben, işlerimiz çok kötü gidiyor, hiçbir şekilde maliyetlerimiz karşılanmıyor. Ben ve eşim emekli maaşlarımızla burayı ayakta tutmaya çalışıyoruz. Kendimi güvende hissetmiyorum çünkü devlete güvenmiyorum. Hem ekonomik hem sosyal olarak hiç iyi hissetmiyorum. Sağlık kaygılarım var, ekonomik kaygılarım var, kaygılarım çok, ekonomik ve siyasi sıkıntılarımız var.

Genel anlamda ülkenin geleceğine dair bir umudum yok. Çünkü iyimser bakabilecek bir pozisyon göremiyorum, insanlar tamamen kendi kaderlerine terk edilmiş durumda. Bireysel olarak insanlar bir çözüm üretemezler ancak bir toplumsal dayanışmayla, birlikte olmakla, örgütlü davranmakla çözüm üretilebilir.

Yaşadığınız yerde COVID-19 pandemisinde size destek olan herhangi bir kurum kuruluş var mı?

Yok, böyle bir şey olsun isterdim, başta da devletten beklerdim bunu. İnsanlar kendi aralarında dayanışma gösterip en azından mahalle çapında bir örgütlülüğe gitmeli bence ama maalesef Türkiye’de bu örgütlenme sorunu her alanda var.

Aşı süreciyle ilgili neler düşünüyorsunuz, sizce aşı pandemide açığa çıkan sıkıntıların giderilmesinde etkili olur mu?

Benim aşıya da güvenim yok. Niye yok? Çünkü devlet bu süreci sağlıklı yürütemedi, doğru yürütemedi, şeffaf değil. Çin’den ithal edilen aşı konusunda da bir belirsizlik var. Geçenlerde bir kamuoyu araştırmasına göre toplumun yarısı aşıya güvenmediği gibi aşı olmayacağını da söylüyor, ben de onlardan birisiyim açıkçası. Bu devletin hiçbir şeyine güvenmiyorum çünkü şeffaf değil, halkı doğru bir şekilde bilgilendirmiyorlar ve halkın bilgi kaynaklarının önünü kesiyorlar. Her yerde sansür var, kısıtlama var, hiç kimse kendini ifade edemiyor, ifade özgürlüğü yok. Her yerde açık bir baskı var, bunun adı da faşizmdir.

***

Okmeydanı kozmopolit bir semt. Farklı kimliklerden insanlar bir arada yaşıyor. Ağırlıkla işçilerin yaşadığı semtte tekstil atölyelerinin yoğunluğu dikkat çekiyor. Mahalle halkı şimdilerde pandemiye karşı dayanışma ve mücadele amacıyla sağlık komiteleri kurma çalışmalarına başlamış durumda.

Ahmet B.

Ahmet B., 54 yaşında, 2 çocuk babası, 1974’ten beri Okmeydanı’nda yaşıyor, tekstil sektöründe çalışan bir esnaf.

Pandemi hayatınızı nasıl etkiliyor, bu süreçteki kaygı ve beklentileriniz nedir?

A.B.: Esnaf olarak epey sıkıntıdayız. İş yok ve gidişat gitgide daha da kötüleşiyor. Koronadan dolayı her anlamda sıkıntıdayız. Haftanın beş günü evdeyiz, bir gün çalışıyoruz çünkü iş yok. Tekstil sektörü de bu süreçten olumsuz etkilendi tabii, birçok yer kapandı, biz de kapanmanın eşiğindeyiz. Artık ileriyi de göremiyoruz. Eskiden annelerimiz babalarımız ileriyi görerek çalışma yapardı, biz onu da yapamıyoruz. 54 yaşındayım, ben ileriyi göremiyorum, yarını da göremiyorum, günlük çalışıyoruz. Bir yağ bile alamıyoruz, borçluyuz. İşsizlik aldı başını gidiyor, hep düşüncedeyiz, ne yapacağımızı bilemiyoruz.

Kendimi güvende hissetmiyorum. Aşı gelecek dediler, ne oldu belli değil ve bu hastalığın ne zaman biteceği de belli değil. Hep beraber hareket etmezsek bu süreci atlatamayız. En korktuğum şey başkasından dilenmek. Bu süreçte muhtaç olacak seviyeye gelmekten korkuyorum.

Size destek olan herhangi bir kurum ya da kuruluş var mı?

Belediyelerden koliler dağıtılmıştı, başka da bir şey yok. Onların gücü de belli zaten, ne verebilirler ki?

Pandemi karşısında kişisel tedbirlerin dışında yurttaşların da yapabileceği bir şey yok mu?

Haftanın beş günü dışarıdayız. O da kısıtlı bir şekilde. Onun için yurttaş olarak ya da bireysel olarak ne yapabiliriz, bilmiyoruz, tek düşündüğümüz şey “Şu süreç bir an önce bitse de eskiye dönsek.” Gerçi eskiye dönsek bile sıkıntılar devam edecek.

Aşı süreciyle ilgili neler düşünüyorsunuz, sizce aşı ekonomik ve benzeri sıkıntıların iyileşmesinde etkili olur mu?

Umarım düzelir, herkesin istediği o. Eğer dedikleri aşı koronaya karşı etkiliyse, güvenilirse tabii ki gelsin. Ama şu anda aşının güvenirliği konusunda hiçbir şey diyemiyorum. Ha geldi ha gelecek diyorlar ama ortada bir şey yok.

***

Ebubekir Polat

Ebubekir Polat, 58 yaşında, 2006’da İstanbul’a gelmiş, 15 yıldır da Okmeydanı’nda oturuyor, semtte lokanta işletiyor.

Pandemi hayatınızı nasıl etkiliyor, bu süreçteki en büyük kaygı ve beklentileriniz nedir?

Pandemi hem canımızı aldı hem de ekonomik açıdan çöktürdü insanları. Yani hiç kimse demesin ki ben rahatım, ben geçimimi sağlıyorum. Biz çalıştığımız halde geçinemiyoruz şu anda, nasıl yapacağız, nasıl olacak bilmiyoruz. Bu şartlara rağmen doğalgaza elektriğe sürekli zam geliyor, düşünmüyorlar ki zaten pandemi var, her yer kapalı, insanlar geçinemiyor; zam yapmaya devam ediyorlar. İşyeri sahipleri de öyle, koşulları düşünmesi gereken yerde onlar da zam yapıyor. Kimse kimseyi düşünmüyor, kimse demiyor “Bu esnafın hali ne olacak? Bu esnaf nasıl belini doğrultacak?” Ne kadar dayanabiliriz, bilemiyorum. En azından bu zamları durdurmaları gerekiyor, zaten esnafa bir katkıları yok. Köprüden geçmediğim halde parasını ben ödüyorum, yani benim bunlardan hiçbir beklentim yok.

Aşılama süreciyle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Artık aşıdan bile umudumuz yok. Bizim eskiden bir masalımız vardı: Bir çocuk varmış, annesi ölmüş, üvey annesiyle yaşıyormuş. Bir gün “Anne ben açım” demiş, “bana ekmek ver”. Annesi de “Baban çift sürmeye gitti” demiş. “Anne açım ekmek ver” demiş, annesi bu sefer de “Buğday yok” demiş. Yok şöyleymiş, yok böyleymiş, ta ki çocuk açlıktan ölene kadar…

Şimdi bunların ki de böyle. Önce Aralığın 11’i dediler, sonra 25’i dediler, sonra Ocağın ortasına attılar. Bunların hepimize yetecek aşıyı getireceklerine inanmıyorum artık, umudumuzu kestik. Yerel yönetimlermiş, hükümetmiş, bakanlarmış… Bunların hepsi fasafiso, hepsi kendi cebini nasıl dolduracaklarını düşünüyor, kimse milleti düşünmüyor. İşimiz zor ne diyeceğimi de bilemiyorum. İçimiz o kadar dolu ama rahat bile konuşamıyoruz.

Sendika.Org'a Patreon'dan destek ol