Sınıf mücadelesinde tarihe danışmak

Sınıf mücadelesinin güncel merkezini sağlığımızı korumak oluşturuyor. Sağlığımızı korumak için tehlikenin kaynağında yani işyerlerinde mücadele etmek, işçilerin üretim sürecinde belirleyen olma iradesini oluşturmak gerekiyor. Elbette her dönemin kendine özgü koşulları ve buna uygun hareket noktaları bulunmaktadır. “Tarih tekrar etmez. Ancak tarihten öğrenebilir, tarihe danışabilirsiniz”

Murat Çakır 04 Aralık 2020 SAYI 5

1 Aralık 2019’da Çin’de başlayan ve Mart ayında dünya düzeyinde pandemi ilan edilen bir salgın sürecinin içindeyiz. Türkiye’de de ilk resmi vakanın 11 Mart’ta tespit edildiği açıklandı. Ancak işçi sağlığına dair köklü önlemler alınmadı. İşçiler hastanelere, fabrikalara, bürolara, atölyelere, tarlalara, inşaatlara vb. gidip çalışmak zorundaydı. Üretim-hizmet, ulaşım, beslenme, barınma vb. yani çalışma süreçlerinde içiçe olan, çalışma saatleri artırılan, fabrikadan çıkarılmayan, iş tanımı dışında işler yüklenen ve hastalansa bile ‘kapalı devre’ çalıştırılan işçi sınıfı salgınla yüzyüze kaldı. Yine eylemler yasaklandı ve binlerce işçi işten çıkarıldı. Yaklaşık dokuz ayda onbinlerce işçi COVID-19 hastalığına yakalandı ve tespit edilebilen beş yüz civarında işçi hayatını kaybetti.

Ne önerdik? Salgına, işsizliğe, açlığa ve güvencesiz çalıştırmaya karşı işyerlerinde “salgınla mücadele komiteleri kurma çalışması” yapalım. Sınıf mücadelesinin güncel merkezini sağlığımızı korumak oluşturuyor. Sağlığımızı korumak için tehlikenin (salgın ve bağlı olarak yeniden yapılandırılan çalışma koşulları) kaynağında yani işyerlerinde (ve bağlı alanlarda) mücadele etmek, işçilerin üretim sürecinde belirleyen (sınıf) olma iradesini oluşturmak gerekiyor. Yani “yaşamak için” direnmek ve bu direnişlerle dayanışmayı yükseltmek gerekiyor.

Önümüzdeki süreçte adımlarımız enerji, sağlık, tersane, inşaat, turizm, metal, basın, belediye vb. işkollarında ilerledikçe bu pratikleri paylaşıp tartışabilir ve ilerletmeye çalışabiliriz. Ancak tüm bu adımları atarken “tarihe ve özel olarak bu topraklara dayanan devrimci geleneğimize de danışacağız”. Bu noktada Yeraltı Maden-İş’i ortaya çıktığı koşulları ve izlediği politik hattı bir bütün olarak ele almak güncel mücadeleye önemli bir ışık tutacaktır. Özetle değinirsek….

Üreten biziz yöneten de biz olacağız!

1974-75’te başlayan dönemde sivil faşistler her bölgeyi ele geçirmek için saldırıyor ve halkı teslim almaya çalışıyordu. Ancak halk içinde kendiliğinden direniş eğilimleri boyvermişti ve önce Devrimci Gençlik sonra da Devrimci Yol, bu direnişlerden öğrendiklerini de harmanlayarak “can güvenliği” temelinde ülke çapında bir direniş cephesi kurmaya çalışıyordu. “Faşizme karşı direniş” sınıf savaşımının güncel biçimi olarak ele alınıyor ve fabrikalarda, gecekondularda, köylerde “komite kurma çalışmaları” öneriliyordu. Mücadelenin bir yanı “faşizme karşı direniş” ise diğer yanı “söz-yetki-karar iktidar halka” diyen iktidar hedefiydi. Devrimci hareket, hayatı ‘Sovyet-Çin kutuplaşması’ndan bakarak değil halkın ihiyaçları ekseninden örgütlemişti.

Bu anlayış işçi sınıfı mücadelesinde ise Yeraltı Maden-İş’te simgeleşti. Sendika, sınıf savaşımını faşizme karşı direniş komiteleri kurma çalışması temelinde ele aldı. Emek hareketine egemen olan TKP çizgisini eleştirerek işçileri “ücretli” olarak değil “üreten” olarak gördü. CHP’nin seçmeni değil devrimci hareketin öznesi haline getirdi. İşçi komite-konseyleri temelinde örgütlenerek “üreten biziz yöneten de biz olacağız” diyen bir iktidar hedefi oluşturdu, sayısız pratik gerçekleştirdi.

Son olarak eklemek gerekiyor. Yeraltı Maden-İş’in bu devrimci anlayışı sonucu DİSK’e katılımı 1978’e kadar engellendi. Ancak bu çizgi sınıf hareketine o kadar etki etti ki 1980 yılına gelindiğinde devrimci sendikal anlayış önemli bir güç haline gelmişti.

Elbette her dönemin kendine özgü koşulları ve buna uygun hareket noktaları bulunmaktadır. “Tarih tekrar etmez. Ancak tarihten öğrenebilir, tarihe danışabilirsiniz”. Devrimci hareketten öğrenmek önemli ama durumumuzun farkında olarak. Ancak umudumuz var ve umut, genç devrimcilerin sınıf savaşımının güncel pratiğini oluşturacaklarına dair güvenimizde…

 

Sendika.Org'a Patreon'dan destek ol