Güçlü sendikal örgütlülük: Salgınla mücadelenin kalkanı

Bu dönemin can simidi, sendikal örgütlülüktü. Böylece, ülke ekonomilerindeki inişler çıkışlar, emeğe yönelik saldırılara karşı korunmada sendikal örgütlülüğün önemi bu salgın sürecinde de bir kez daha görüldü

Nuran Gülenç 04 Mart 2021 SAYI 8

Son bir yıl, COVID-19’un hayatımızın her alanına damga vurduğu bir yıl oldu. Kurduğumuz sosyal ilişkilerden, çalışma yaşamımıza her şey salgından nasibini aldı. Salgına göre yaşamımızı yeniden düzenlemeye çalıştık. Bu süreci en ağır yaşayanlar ise kadınlar, kadın işçiler oldu. Kadınların ücretsiz bakım emeği salgın yönetiminin merkezinde yer aldı, ücretli emeği ise emek piyasasındaki esnek, güvencesiz, örgütsüz, kayıt dışı konumu nedeniyle hızla salgının yarattığı olumsuz koşullardan etkilenerek istidamın dışına itildiler. Böylece kadınların ücretli ücretsiz emeğinin sömürüsü artarken, kadın yoksulluğu da arttı.

Geçen bir yıl içinde kimi yerlerde kesintiler olsa da “ekonominin çarkları” döndü. Bu kadınlar için daha zorlu bir mücadeleyi beraberinde getirdi. Bu zorlu süreci,  diğer ülkelerin aksine devletin ekonomik ve sosyal desteğinden yoksun geçirdik. Sağlık emekçisinden fabrikadaki işçisine, herkes salgınla kendisi mücadele ederek, olağanüstü bir çaba ile bugünlere gelindi. İşgücü piyasalarında çoğu kayıt dışı çalışan kadınlar hiçbir derde deva olmayan, ücretsiz izin ödeneğinden dahi faydalanamadılar. İşlerini kaybettiler. Kısa çalışma ödeneğinden faydalananlar gelir kaybı yaşadılar.

Salgınla birlikte her gün fabrikanın yolunu tutan kadın işçinin hastalanma kaygısı ve aile bireylerini koruyamama kaygısı, evlere kapanmış çocuklarının, yaşlıların, hastaların eğitim ve bakım yükü, kısa çalışma ya da ücretsiz izin tehdidinin yanı sıra Kod 29 ile damgalanıp işten atılma korkusu kadınların ücretli emeği üzerindeki baskılar oldu. Ofislerde çalışan kadın işçiler arasında sınırları belli olmayan  “evden çalışma” yaygınlaştı. Birçok kadın bu süreçte hem aile bireylerinin ihtiyaçlarını karşılamaya hem de işlerini yürütmeye çalıştılar.

Salgınla beraber ortaya çıkan bu olumsuz tablonun görece şanslıları sendikalı kadın işçiler oldu. Görece diyorum, her sendikal örgütlülüğün işçilerin özellikle kadın işçilerin çıkarlarını her şeyin önünde tuttuğunu söyleyemeyiz. En azından yakından gözlemleme şansına da sahip olduğum metal işçisi kadınların anlattıklarından güçlü bir sendikal örgütlülüğün salgın döneminde can simidi olduğunu anlıyoruz.

2021 Ocak ayında yapılan Birleşik Metal-İş Sendikası Merkez Kadın Komisyonu toplantısına altı şubeyi temsilen katılan kadın işçiler, anlattıklarıyla sendikal örgütlülüğün bu süreçteki önemini gözler önüne serdiler. Özellikle kadın temsilcilerin olduğu işyerlerinde, kadın işçilerin salgın dönemine ilişkin yaşadıkları sorunlar, çocuk bakımı, hasta bakım yükleri ve işyerlerindeki sorumlulukları arasındaki sıkışmışlığa çözüm üretilmesi açısından özel çabaların harcandığı, işçi kadınların ve işlerinin korunması için mücadele edildiği gözlendi. Bu süreçte bir başarının da elde edilebildiği işçilerin memnuniyetinden anlaşılmakta. Kamuya yönelik alınan izinlerin özel sektörde de uygulanması, kısa çalışma ile ortaya çıkan ücret kayıplarının işverenlerce giderilmesi, örgütlenmenin tamamlandığı toplu sözleşme düzeninde işyerlerinde keyfi Kod 29 uygulanmasına izin verilmemesi, filyasyonun, salgın önlemlerinin daha etkin uygulanmasına kadar geniş bir yelpazede sendikanın müdahale ettiği görüldü. Böylece sendikanın üyesi işçiler ve özellikle kadınlar salgının olumsuz etkilerinden esnek ve güvencesiz alanlarda çalışan kadınlarla kıyaslandığında çok daha fazla korundu.

COVID-19 salgını, sağlığımızı yakından etkileyen bir sorun olarak ortaya çıkmasına rağmen, kısa sürede ciddi ekonomik sonuçları olan bir krize dönüştü. Ve her krizde olduğu gibi sermeyenin sözcüsü, basiretsiz ülke yöneticilerinin elinde eşitsizlerin daha çok etkilendiği bir tablo karşımıza çıktı.  Göçmen işçiler, kayıtsız işçiler, esnek ve güvencesiz çalışan işçiler en çok etkilenenler oldu. Bu eşitsizlik içinde her alanda daha eşitsiz konumda olan kadınlar daha fazla etkilendi.

Bu dönemin can simidi, sendikal örgütlülüktü. Böylece, ülke ekonomilerindeki inişler çıkışlar, emeğe yönelik saldırılara karşı korunmada sendikal örgütlülüğün önemi bu salgın sürecinde de bir kez daha görüldü. Güçlü, işçi sınıfının içindeki eşitsizlikleri görebilen, üyelerini korumak için hareket eden sendikalar, bu süreçte kadın üyelerinin en azından ekonomik bir kayıp ya da iş kaybı yaşamadan çıkmasını sağlayabildiler. Görülen bir şey daha var ki, o da çalışma yaşamındaki dalgalanmalardan, eşitsizliklerden, kadınları koruyacak sendikalara olan ihtiyaç. Bunun için kadınları gören, sorunlarını algılayabilen, çözüm mekanizmalarını harekete geçiren, kadın erkek eşitliği için mücadele eden bir sendikal anlayışın yerleşmesi bir zorunluluk. Sendikaları dönüştürme, kadınlar için de sendika haline getirme görevi de biz kadınları bekliyor!

Sendika.Org'a Patreon'dan destek ol